04 Nisan 2012

AS-Genden Karagöz Enden Hacivat (9)


KENANKA bir an başını kaldırır gökdelenleşmiş çevirilerinden. Biraz kızgındır ama hırgür çıkmaz Başak erkeğinden. AYKANKA sorumludur bozuk çıkan resimlerden. Bayıldığında kaymıştır bütün hayaller karelerden...

Rüzgar eser karayelden. Kahramanlar kılıç kuşanır Don Kişot namlı erden. Yaprak yaprak karikatür uçuşur Don Quichotte adlı mizah dergisinden. Şen kahkahalar yükselir hayal kahvehanesinden.

Kültürler gelir, kültürler geçer tüm dünya kentlerinden. Bu kez piyango topu İstanbul’undur. ‘Bul karayı al parayı’ torbası onundur. İşini bilirse karundur, bilemezse harundur. Anlaşılır mı hemen, şehrimiz kavun mudur? İş bilenin kılıç kuşananındır. Kullanılmayan deyimler ölüme mahkûmdur.

KARAGÖZ:
Bende yürek Selânik, korku kumdur. Sözün özeti bir varmış, bir yokmuş’tur.
GENDENKA:
Vatanî görev herkesindir, medya maymunu kafesindedir. Dünya Ticaret Örgütü herkesin cebindedir.
KARAGÖZ:
Bir sincapla bir tosbağa atın terkisindedir.
KARAGÖZ ABLA:
Saçmalığın bini bir para, canı yanan eşek yörüktür ata.
HACİVAT:
Hayır, atlar tepişir, eşekler ezilir arada.
AYKANKA:
Boş fıçı çok langırdar. Diyecekler boş bunlar, çok langırdadılar.
GENDENKA:
Değme sarhoşa, yıkılana kadar gitsin derler adama.
KARAGÖZ:
Kimine gazoz, kimine şampanya!

KENANKA atar Almanca bir deyim ortaya. Eile mit weile, der kırk yıllık Almancasıyla. Türkçe’ye çevirmeyi unutur, hayaller yapar bu işi, kitaba baka baka. Acele eden ecele gider, der tam puanı kapar AYKANKA. Suretler anlaşır kültürlerarası lâflarla. KENANKA alelacele tekrar döner Almanya’ya. Çünkü seslenmiştir Frau ELENOREKA: Wo bist du KENAN, du bist mein du bist mein! Nein, yok gitmek artıkın zur Türkei, senin yemek memleket Düisburger yau!

Aman KENANKA Türk kalsın, biralar Alman. 2010’da İstanbul aman ki aman. Etkinlikler akıllara ziyan. Görsünler el mi yaman, bey mi yaman! En yaman bizim devran. Lâfla peynir gemisi yürütür her an. Her suret asılır kendi bacağından. Kültür konferanslarının bütün kahveleri, çayları, ‘hatçaklıtları’ GDO’suz Marduk kumundan...


Karagöz’ün sakalı kızıl kırçıllı, bıyığı kaytan, gözleri kırmızıdır. Tavşan geni karışmıştır zahir, kızıl kahve gözler bakar tahir tahir. Hapşırır yeninden içeri, sendeler geri geri. Belli ki onu da esir almıştır domuz gribi. Öksüre öksüre girer sahneden içeri; azıcık beri durun beri. Öpüşmek sarılmak yok bundan kelli, ama KARAGÖZ’ün aklı başında hayali aşındadır. Her zamanki haliyle tam kıvamındadır.

KARAGÖZ:
DOğadan gelir korkuMUZ; DOsta verilir oMUZ. GDO’dan aşı yer karpuz. Rekabet işbu virüsle bakteri arasında, bağışıklık sistemi sonsuz. İlaç sanayii gelişemez onsuz. DOkulara hergün çikita MUZ...

Böyle der, muzu soyar, içinden çıkan istavriti yer. Hem protein hem karbonhidrat birarada iyi gider. KARAGÖZ’ün rengi normale döner. Gözler bir yanar bir söner. Sonunda muradına erer. İyileşir, kahveye gider. Tam oturacakken HACİVAT yoldan geçer. Halinde tavrında bir sünbül teber. Boyu posu Sarayburnu’na fener. Hâlâ yakışıklıdır ellisine merdiven dayamış nefer. Yalnız bir garipliği vardır HACİVAT’ın; KARAGÖZ hemen sezer, gizlene gizlene izler.

HACİVAT duldur epey zamandır. Kendi kendine yeten becerikli bir adamdır. Nüktedandır. Gönlü hep taze bir fidandır. İçinde bülbüller öter, ev sahibi duvak düşkünü dul hanımın gönlünde tüter. HACİVAT VATVAT’ı çağırır durur, oysa berikinin aklı kadının on iki yaşındaki kızına takılır. LEYLÂKA, ismi budur. LEYLÂKA HARE. Ana-kızın ailesi pare pare. Ana DÜRDANE HARE mektup yazar, aşkını ilan eder HACİVAT Çelebiye. Adam kibar, okumuş, kişiliği yekpare.

Neredeyse yarım yüzyıllık adam, on ikilik çocuğa tutulur, yaşı başı durulur. Kızın ayağına, sarı saçına, fidan boyuna kul olur. LEYLÂKA’ya baba, DÜRDANEKA’ya koca yazılır. Orta ikiden bütünlemeli LEYLÂKA Fransızca’yı HACİVAT’tan alır. Resimli romanlar yerlere yayılır. VATVAT çelebi için bu skandal sayılır. LEYLÂKA zoraki okumaktan bir bayılır bir ayılır...

KARAGÖZ HACİVAT’ın hayatına bir uzaktan bir yakından katılır. Dul DÜRDANEKA’yla o da bir zamanlar küçük bir macera yaşamıştır. LEYLÂKA’nın duru güzelliğinin o da farkındadır. HACİVAT her şeyden habersiz aşk yarışındadır. LEYLÂKA yazmakta olduğu romanın baş kahramanıdır. Bütün gizli emeller yaprak yaprak ortadadır. DÜRDANEKA bu durumu öğrenince hayatı kararır; asabice atar kendini sokağa, bir arabanın altında kalır. O aralık LEYLÂKA yaz kampındadır. Bilmez annesinin öldüğünü, eğlendirir orada oğlanlarla gönlünü.

Babalığı HACİVAT HACİVAT dikilir karşısına birgün. Bundan böyle H.H.’nin emektar kamyonetinde geçer hayat günbegün. HACİVAT esirdir, LEYLÂKA begüm. Nesi var nesi yok harcar bizim çelebi, peri kızının uğruna. Üç yıl geçer, ne maceralar ne maceralar eklenir masala. Peri kızı girer on beş yaşına. Zülüfleri düşer hilâl kaşına. KARAGÖZ izler bu ‘uygunsuz’ çifti uygun adımla. LEYLÂKA koca babasından gizli gizli buluşmaktadır onunla. Acaba KARAGÖZ’le HACİVAT’ın gölge oyunu mudur bu aslında? LEYLÂKA’nın gönlü bir KARAGÖZ’de bir HACİVAT’ta. Kızıl gül endamı hare hare dalgalanır durur yakamozlarda.
K ile H’nin gelmesi yakındır alfabede gırtlak gırtlağa...

Ayten Suvak

Sürecek

Hiç yorum yok: