04 Nisan 2012

AS-Genden Karagöz Enden Hacivat (11)


Zil çalar kuş sesiyle. Köpek havlar kediye. Martı kızar serçeye. Karga konar hanımeline. Guguklu saat dayanır on ikiye. Sarkaç salınır bir sancak bir iskele. Avunur millet, içinden hayal geçen şiirlerle. Sokaklar dar gelir, evde kalmış duvak düşkününe. Oyalanır sevdiği aşk filmleriyle. Suya gider çukur çeşmeye. Fistan alır endazesi on yediye. Lâf atar şaire ‘git kendini dövdürmeden’ diye diye...

AYKANKA tam yatmaya hazırlanır, ENDENKA tokmağını kaldırır kapının. Esiri olmamalı uyku hapının. Tuğlaları ses geçirmez yandaki yapının. Vitamini bol olmalı Himalaya şapının. Tık tıkları duyulur ENDENKA’nın uzun topuklarının.

AYKANKA uyuyamamıştır, yeşil başlı ördek gibi şaşırmıştır. Dolaptan bir dilim yeşil fıstıklı baklava aşırmıştır. Rahmetli annesinin yeşil ipek yorganına sarınmıştır. Lahana yeşili mantoyu sandığa kaldırmıştır. Yeşil yastığa pembe kılıf takmıştır. Kapı çalınınca şarap rengi perdeyi aralamıştır.

Aaa, ‘iyi saatte olsunlar’ olsunlar işkenceyle maraza! Başlar hayırdır inşallah, hayırdır inşallahlara. Keşke alsaydı in-cin kovan duaları hafızaya. Gel de doldurma kan kırmızısı lohusa şerbetini bardağa. Birkaç yudum alır, olmayan uykusu iyice dağılır. Karanlık aydınlığa, kara aka, ak beyaza döner. Kırım ‘prestroykayı’ över. Ruslar tadını çıkarırlar beyaz gecelerin. Hüznü hiçbir şeye benzemez yağmurlu akşamüstlerinin. Romantizmi şarkıları bayar yıldızlı gecelerin.

Netamelidir, yeniden bayılabilir AYKANKA. Duvar gülleri yan bakmaz saksağana. Kim alışabilir tsunamiye, sağanak yağmura? Sel olur akıtır duaları AYKANKA başından ayağına. Ne ister bu saatte acep, koca mağduru ENDENKA?

Ateş düştüğü yeri, dedikodu yakar dilleri. Sanki ‘otuz yaş kadınlarının durağı’dır AYKANKA’nın evi. Kimse çözemez ‘kadın yaşı’ bilmecesini. Hendek atlatmaz deveyi. Çukurçeşme Sokağı izler Ortodoks ayinini. Ehline bırakmalı koku ilmini.

Dedikodu kokusu almıştır ENDENKA. Pek de delidolu değildir ama yüreği yanıktır be abla. Ne yapsın kanka, kocadan da olmuştur, sağlıktan da. Hoş görmeli, hemen iş vermemeli fırçaya. Kocası Ekrem yazmıştı aşklarını havaya, kendi de karıştı ya zaten hava-civaya. Şimdi yazılmış diyorlar Çiçek Pasajının rakı kokusuna. Bu zamanda yer yok aşırı duygusallığa. Bira da maya olur umursamazlığa. Ana kurda derler asena. Sayfalar yetmez üçüncü şahısların sevdalarına.

Aşkı indiği kuyudan bir türlü çıkaramayanların tesellisidir dedikodu. Atarsın dilek paralarını arkana alıp aşk çesmesini, ihya edersin Roma Belediyesini. Yesinler aşkın yengeç hareketlerini. Kıskacına girenler için çağırsınlar devriyeleri.

ENDENKA tekrar tekrar bağırtır kapı zilini. Hatırlar insan sinirli, kavgacı kedileri. Huysuzluk hem hayvanî, hem insanî. Hapşırmak için arama karabiberi, enfiyeyi. Bazı şairlerin külliyatı bozar ezberi. Bazılarına yağlı gelir tantuni.

Bir tantanayla açtırır kapıyı ENDENKA. Dalar içeri, bulutlar kaçışır ufka. Yaşken ağır basar yufka. Takma ad seçer biri ‘culpa mia’. Elifbeden başlanır lâf kaynatmaya. Sosyete doymaz restoranlarda oturmaya.

‘Gel buyur otur şöyle’der AYKANKA, yanağında yastık izi, saçında kelebek toka. Komşunun oğlu oturur korsan kasetten müzik araklamaya. Yolunu şaşıran dalar çıkmaza. Kızgın boğa toslar duvara. İçten içe öfkelenir ENDENKA aşkı bulanlara. HACİVAT da aşka gelip Leylâââ Leylâââ diye ummanlara ummanlara bağırmıştır ya, aşkın sesi ENDENKA’nın yüreğini delip geçmiş, boş kovan yatak odasının leylâk renkli duvarına yerleşmiştir. Gladio’nun kurşunu devletin içine işlemiştir. Vadide kurtlar cesetleri kemirmiştir. ENDENKA kanseri yenip semirmiştir. Ekrem’i cehennemin dörtyol ağzına göndermiştir. Aşkın televole dedikoduları içinde yeşermiştir.

Duydun mu kanka, HACİVAT Leylâ adlı bir dilbere aşermiştir...

Ayten Suvak

Sürecek

Hiç yorum yok: