04 Nisan 2012

AS-Genden Karagöz Enden Hacivat (8)


Haydi overlokçu geldi overlokçuu! Doku halını yeniden dokuuu! Bütün ilmekler kotarılır, kırılmış kalpler onarılır. Haydi overlokçunuz geldiii!

İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti. Tamir ettirelim şehrimizi. Hey overlokçu, gel bitir şu mega kentin işini! Nasıl tamir edersen et güve yeniklerini. Yeniden işle motiflerini. Canlandır renklerini. Uyandır sahiplerini. Ustalar getirsinler döşetmek için kültür mozayiğini...

Ah KENANKA da terkediverdi gitti yöreyi. Sanki noktasız virgülsüz yapamazdı çeviriyi. AYKANKA çevirtiverecekti ona bir kültür makalesini.
“Para isteme, buz gibi soğurum, arkadaş demem sana” diyecekti yüzüne karşı dobra dobra ama KENANKA’nın aklı fikri olmuş opera. AYKANKA geçsin telepatik ayara. Um, Umm, Ummm, -miş gibi gelsin KENANKAlı simulakrummmm. Yürü ya kulummmmm, bütün hayallerin peyniri tulummmmmm...

KARAGÖZ:
Ben tulumu çektim. Başlarım işe. Biz de çıkarız 2010’da seri gösteriye.
HACİVAT:
İstanbul’u sokak sokak dolaşıp tanıtalım kendimizi müşterilere...
GENDENKA:
Bölelim şehri kesirlere, temizletelim esirlere. Yedirelim macunu mesirlere...
ENDENKA:
Sandık bulalım çeyizlere, kavanoz ayarlayalım cevizlere. Her yeri kokutalım manolya çiçeklerine...
AYKANKA:
Kim galeri bulabilir KENANKA’nın resimlerine? Döndürelim onu vatan türkülerine. Almanya’dan değil, Türkiye’den atsın mesajı kardeşlerine...
KARAGÖZ ABLA:
Dönmezse izale-i kardeşlik davası açalım bütün çevirilerine...
KARAGÖZ:
İzale-i şuyu ile el koyarız malına mülküne. Şimdi herkes davalı birbirine. Yazdırırız bir dilekçe kâtibime...
HACİVAT:
Hah, Kâtibim Sokak’ı koyalım kültür bildirilerine...
KARAGÖZ:
Say bakalım İstanbul’u sokak isimleriyle!
HACİVAT:
Tebdil Eskisi, Nacak, Bolahenk, Değirmenarkası, Mor Salkımlı, Çatalçeşme, Kopça Sokağı, Taktaki Yokuşu...
KARAGÖZ:
Aman ayaklarım uyuştu yürümekten. Rabia sebil getirse İstanbul’un Gizli Bahçeleri’nden...
GENDENKA:
Ben birgün geçtim Şakacı Sokak’tan. Benim arkadaş müşteri aldı Kozyatağı’ndan. Döndük dolaştık, çıktık Devriye Sokağı’ndan...
ENDENKA:
Ben de yanarım Burçak Sokak’ta gelin olamamaktan...
KARAGÖZ:
Ben de yoruldum Kuruçeşme’de şerbet dağıtmaktan...

Her biri ayrı sokağa dağılır suretlerin. Bazıları çıkmazına rastlar gerçek olamayacak hayallerin. İçinden geçerler betonlaşmış bahçelerin. İzini bulamazlar çocukken hızsızlık yaptıkları çakal eriklerinin. Bostanlar kurumuştur, yerinde yeller esmektedir eski yeldeğirmenlerinin...

Kimbilir kimler geçti bir zamanlar eski Tekkeiçi, şimdiki Kâtibim Sokak’tan? Şıralar içilirdi çardaktan. Koruklar çıkardı bamyadan.
O zamanki sebzelerin geçilmezdi tadından. Kuyruk yağı süzülürdü hamurdan. Miskinler çıkaramazdı ekmeği çamurdan. Tekkeler dolar, boşalamazdı tembel güruhundan. Kimin ocağı sönmemişti ki o kapkara afyon hapından...

KARAGÖZ:
Bir ısırık alsaydım o Afyon lokumundan. Hanııım, yarım kilo Silivri yoğurdu tarttırıver şu seyyarın tablasından!

Omuzunda havlusu, Tekkeiçi’nin dondurmacısı döndü köşeden. Haydiii, dondurmam gaymaak, ince perdeden! Hangi harçlık kurtulurdu ki Arap bakkalın incirli şekerlemesinden! Hangi yalınayak başıkabak çocuk eşelemezdi beş on kuruşluk tedavülden kalkmış parayı, sokak ağzındaki boş araziden. Güneş ne güzel batardı Solak Sinan mahallesinden. Ahşap evler ne gizemli boyanırdı akşamın renklerinden. KARAGÖZ’ün teyzesi bastonuna dayana dayana nasıl tırmanırdı yokuşu Bağlıbahçe’den. Ne setre pantollular, ne erguvandan feraceliler geçerdi Arnavut kaldırımlarından. Ne kaldı ki geriye Kâtibim’in notlarından?

KARAGÖZ ABLA:
Bey bey, Tekkeiçi Sokak’ı kaldırıyorlar tabelâlardan! Kâtibim Aziz Bey Sokak okunuyor bizim buralardan...
HACİVAT:
Evi vardı o zatın az ileride, mezarı karşıdaki yeşil türbede...
GENDENKA:
Üsküdar’daydı setresi uzun önemli kişiler görevde. Eski Selâmsız şimdiki Selâmıali’de...
ENDENKA:
Komşunun Ali kızak kaydıydı Bağlıbahçe’de; bulduydu kendini sokak ortasındaki kuyunun dibinde...
KARAGÖZ ABLA:
Kına gecesine gittiydim, Tamburî Cemil Bey’in köşkünde. Baka kaldıydım nar kızmızısı geline. Kiralık ev aradıydım tulumbacı erine. Sünnet düğününe davetliydim tavus kuşlu bahçede...

Bakın işte başladı hecallere şimdiki Selâmsızlı sazende çingene. Üsküdar’a gider iken alacak bir darbuka yağmuru gece gece...

Sokaklar uğurludur. Taktaki Yokuşu Tübitak’tan bursludur. Sıkıntısı olan kendini sokağa atar kurtulur. Parklara işsizler konuşlanır. Sokakaralarına haftanın her günü pazar kurulur. Yağmurda kadırımlar yuvarlanır. Saçaklardan kuş gübresi ufalanır. Ağaçlara aşk okları kazınır. Büyükanneler, büyükbabalar gezdirir torunları. Bilinçsizler kullanır uyuşturucuları. Halk ekranda seyreder hırsız-polis aşıkları. Çılgın genç uçurur sevgilisinin kafasını. Her tip insan doldurur Beyoğlu’nu. Asmalımescit çarşafa asar sarhoşlarını. Kasap kalantora keser uykuluğu. Apartman görevlisi beğenmez kapıcılığı. Öğrenci dövmez hocasını. Kadın kısmı da aldatır kocasını...

KARAGÖZ:
Kim biçti bizim bahçenin yoncasını? Dört yapraklı bulduydum, süsleyecektim Garanti Bankası’nı...
KARAGÖZ ABLA:
Sanki faiz verecekler sana fazladan. Küçükler kessin umutları artık yatırımlardan!
HACİVAT:
Dardı geçemedim kaldırımdan. Otobüs geçti bir kadının kaburgasından.
GENDENKA:
Çift katlı otolarda sürsün seyahatlerimiz. Bugüne bugün kültür başkentiyiz.
AYKANKA:
Biz gölgeler semtiyiz. Organize işlerin assolistiyiz. KENANKA’yla yıllardır, ayrılsak da beraberiz. Hiç kavga etmeyiz. Birlikte topaç ve seri işler çeviririz.
ENDENKA:
Çember çevirin, felek geçsin içinden. Benim feleğin ayağı takıldı geçerken. Çember kırıldı, Ekrem adlı peygambersizden...
KARAGÖZ ABLA:
Düğünler olmaz oldu kambersizlikten...
GENDENKA:
Yemek listeleri gelsin ‘Yemekteyiz’ yarışması kişilerinden. Tartışmalar
en dişlisinden...
KARAGÖZ:
Diş buğdayı kalktı mı aşurelikten? Nesiller üreyecek mi bakalım GDO’lu gelin çiçeklerinden...
HACİVAT:
Birşeyler umalım mı miyadı dolan eski nesilden?

Ayten Suvak

Sürecek

Hiç yorum yok: