31 Mayıs 2009
AS - E r d e m . . .
E nderdir
R ehberdir
D erler ki
E n iyi huyla eşdeğerdir
M utluluk erdemdedir...
Ayten Suvak
ASlolan ASktır
R ehberdir
D erler ki
E n iyi huyla eşdeğerdir
M utluluk erdemdedir...
Ayten Suvak
ASlolan ASktır
30 Mayıs 2009
KS - E r d e m . . .
Kenan SİNANOĞLU
E r d e m . . .
ER işilen niteliktir insanda
DEM okrasi onsuz işlemez . . .
- Hele de özel hayat -
29 Mayıs 2009
AS - İ s t a n b u l . . .
İSli yüzüne
Tansiyonlu kalbine
Anı dolu geçmişine
Namlı semtlerine
Buldumcuk olan şöhretlerine
Umumi tuvaletlerine
Lumpen felsefesine
İki gönüllü
Samanlık evlerine
Tan yeri
Ağarınca bile
Ne yapacağını
Bilen uzun ellisine
Umut sürülmüş fakir ekmeğine
Lakırdı ile yürüyen gemisine
İSTAkozları yükleyip
Niyet hayır akıbet hayır işleriyle
BULdum bilemedim bildim bulamadım
dedirttiğimiz şehir...
Ayten Suvak
ASlolan ASktır
AS - Ş a m p i y o n . . .
28 Mayıs 2009
KS - Thor HEYERDAHL . . .
http://tr.wikipedia.org/wiki/Thor_Heyerdahl
Kenan SİNANOĞLU
Thor HEYERDAHL . . .
Papirüstendi gemi
RA idi hem de adı . . .
- Bir bilge insandı ki
RA’yı da mutlu etti -
27 Mayıs 2009
YG - Yaşam' ımın Arka Penceresi
Eskiden sokaktan yürürken, hangi evde ne yemek pişerdi anlardık kokusundan. Ne lezzetli yemeklerdi ocaklarımızda kaynayan. Çoğunun tadı damaklarımızda hâlâ durmaktadır belki de.
Kuzine sobaların üzerinde yada büyük mangallarda, odun kömürünün ateşinde ağır ağır tıkırdayarak pişen yemekler.Sık sık kalaylanan, parlak kalması için kumla ovulan bakır tenecerelerin içinde ne lezzetli olurdu.Her türk yemeğinin altına yapılan yağ-soğan kavurması (Tunceli tabiriyle suvaraç) bile ne güzel kokardı.İçersine başka sebze, et dahi koymadan ekmeğini bandırarak ye, ağızda bıraktığı tadı unutma.
Bahçelere kurulan büyük kazanlarda yıkanan çamaşırları hatırlar mısınız?Leğenlerin içersinde mis gibi kokan beyaz sabunlarla yıkanan çamaşırlar, kar rengi olsun diye o büyük kazanlarda kaynatılırdı.Hatta patiska çarşaflara, kanaviçeli divan örtülerine kaynarken biraz çivit atılırdı, mavi beyaz olsun diye.
Temizlik önce sokaktan, evin önünden başlardı. Kapı önleri süpürülür, yıkanırdı ki toz içeri geri girmesin diye.Evde duvarlardaki örümcek ağlarını alabilmek için, uzun saplı küçük bir yelpazeyi andıran çalıdan yapılmış süpürge kullanılırdı, yerleri süpürdüğümüz çalı süpürgesinden hariç.
Yerleri süpürürkende, süpürge önce hafif ıslatılır, halıların ve kilimlerin üzerine serpilirdi, toz havaya kalkmasın diye.Hele mevsim kışsa ve kar yağmışsa, kar kürünüp halılar onunla süpürülürdü.Evlerin tabanı genelde tahtadan yapılırdı.Ne kadar sağlıklı. Bazı evlerde tabana toprak sıva da yapılırdı.Tahta bezlerimiz vardı temizlikte kullanılan.Ayda bir kez arap sabunu ile tahta fırçası yardımıyla tahtalar fırçalanırdı. Ağacın kokusu, sabunun kokusuna karışırdı.
Tahtadan sedirlerimiz ve somya divanlarımız vardı, üzeri pilikaşe, goblen kumaştan dikilmiş örtüleriyle.Komşu sohbetlerinde, çaylar içilirken bisküviler eşlik ederdi üzerindeki oturmalara.
Radyolarımız vardı.Sabahları "arkası yarın"dinlerdik.Akşam 19 ajansı başlayınca, herkes susar dünyada ne olmuş, ne bitmiş merak içersinde olurduk.Gece 22 olduğu zamanda küçük öykülerden oluşan radyo tiyatrosu olurdu. Tiyatro izlemenin hayaliyle kulaklarımızda seslendirenlerin sesi,kafamızda hayal ettiğimiz sahneler.
Banyoda termosifonlar vardı.Attınmı altına odunu, tam bir hamam gibi sıcacık su kaynardı.Ev ahalisi sırayla banyosunu yapardı.
Kahvelerimiz vardı.Her ne kadar Brezilya kökenli de olsa, cezvelerde pişen bol telveli bir-iki taşımlık pişen Türk kahvesi.Ve huzur vardı, neşe vardı, sağlık vardı.
Peki ya şimdi?
Düdüklü tencerelerde ya da çelik tencerelerde, kendi buharında ama çabuk pişen hormonlu sebzeler.Çamaşır makinaları, elektrik süpürgeleri, halı yıkama, kızartma,soğan doğrama makinaları, çay- kahve makinaları derken, bir yığın makina icad oldu, mert beyazlıklar bozuldu.
Herşey hayatımızı kolaylaştırmak için yapılmıştı ve evlerimize girmişti.Rahat ettik.Atıyoruz makinalara kirli ne varsa bir saatte herşey tertemiz.Çok güzel zaman bize kalacak, dostlarımıza, kendimize daha fazla vakit ayıracaktık.Ailemizle, çocuklarımızla hoş- sohbet zaman geçirecektik.Kitap okuyacak, sinemaya, tiyatroya daha çok gidecektik.
Öyle mi oldu?
Hayır.Zaman teknolojiyle beraber insanlığımızı da değiştirdi.Sağlığımız bozuldu, komşuluklar bozuldu, sohbetler bozuldu.Aile içinde bile sohbetleri unuttuk.Akşam oldumu televizyonun karşısına geçip, o dizi bitti öbürüne geçtik.Mektupları unuttuk.Şimdi yazıyorsun iki kelime nsl, nrd, ok, bas gönder tuşuna, oldu sana haberleşme.
Bilgisayar okyanusunda boğulduk.
"Ha pardon bana iki dakika müsade oğlum msn'de akşama yemeğe gelecek mi?Ne yemek istiyor bi sorayım tekrar konuya dönerim."
Ne diyordum, hayat bir kargaşadır gidiyor.Bu kadar teknolojinin içinde boğulduk ki, gün yetmiyor bazen.Yatağa yattığımızda yorgun, kalktığımızda yorgun oluyoruz.Hava yorgun, trafik yorgun, gün yorgun.Dinlenmek için bir fincan kahve var, paylaşacak dost yorgun.İşte bu yüzden özlüyorum, yaşamımın arka penceresinden gördüklerimi, orada bıraktıklarımı.
Yasemin Gürtürk
26 Mayıs 2009
AS - A r a b a . . .
KS - Y a ş a m . . .
Kenan SİNANOĞLU
Y a ş a m . . .
YA saklı, yasaksız
ŞAM atalı veya şamatasızdır . . .
- Her koyun kendisinden
ve sürüsünden sorumludur -
25 Mayıs 2009
24 Mayıs 2009
SB - Kancada Ölü Balık
Kancada Ölü Balık
Korkularla donanan hayal kırıklıklarımız,
yeni baştan yazılmaya hazır senaryolarımız...
Sanki dışımızda herkes birer figuran,
hayat sermayemize anlam katmaya çalışan...
Hep kazanmaya şartlandırılmış,
kaybetme kaygısıyla kendini cezalandırmış...
Ömrünün yarısını kesip atmış,
öbür yarısından da farkındalıksız...
Dudakların ucunda sağlam cümleler,
eyleme gelince susar düşünceler,
mezar taşına yazılır son sözler,
kelimelerin pasını alınca soğuk mermer,
iki tarihli bir teferruattır hayatımız.
Ve bütün bunlardan bağımsız,
yalnızlığı birbirinin terine bulaşık,
insan olmaya gönüllü ancak
hafızası sıfırlanmış,
derinlere indikçe tehlikesi artmış,
yüzeye çıktıkça sıradanlaşmış,
yanyana gelmeye korkan,
yetişkinlikle çocukluk arasına sıkışan,
çocukluğu şımarıklıkla sınayan,
şu oyuncu bozuntusu insanlığımız...
Evde bir başına çorba yapan açlığına
ve her nasılsa katık yapamayan sevdalarına.
Gururumuz büyük midemizden,
kar yolları kapattı buluşamayız...
'Biz' olmayı başaramamış tek başınalık,
hayata özel pozlar vermenin yolundan geçmiş
ki o yüzden aşılamamış hiç bir keder,
ki o sebepten açıklanamamış tek bir ‘yeter’.
Onun içindir bir küçücük solucana av olmamız,
onun içindir bir kancada çırpınmamız.
Ve bütün bunlardan bağımsız,
yalnızlığı diğerlerinin terine bulaşık,
sokakta her hangi bir insan,
kancada ölü balığız...
Sibel Bengü
23 Mayıs 2009
22 Mayıs 2009
AS - A n n e v e Ç o c u k ( 2 )
En güzel yerde-
Bir çocuk tatlısı var
derin uykuda...
Ayten Suvak
ASlolan ASktır
AS - L a f . . .
YG - Laf . . .
21 Mayıs 2009
KS - L â f . . .
Kenan SİNANOĞLU
L â f . . .
L harfi ile başlar
 dem’den beri, sözlüsü ve yazılısı
F ai lâf un lâf unlusu da vardır . . . .
- “Havva; kaburgasındandır Âdem’in”,
en çok bilinen, en gizemlisidir -
http://www.turklider.org/TR/EditModule.aspx?TabId=803&mid=6257&ItemId=5185
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)