27 Mart 2012

AS-Genden Karagöz Enden Hacivat (4)


Yol kenarında yatar bir yaratık, beti benzi atık. Yüzü insan, gövdesi köpek. Tüysüz derisinde var mıdır acep GDO’dan bir işaret?

Ekosistemin hızla değişmektedir dengesi. Kuruyup kalmaktadır canım dünyanın gölleri. Tehlikededir nice canlı türleri. Kim düşünür örneğin kuşları, sürüngenleri, memelileri; hatta ve hatta insan genli Havva ile Adem’i...

KARAGÖZ:
Kim andı şimdi bademi; bir de canım çekti ki mereti. Haydi buz üstünde badem satan seyyar satıcı kollayalım!
HACİVAT:
Aman KARAGÖZÜM, önce yakaları kolalayalım. Beyaz gömlekle iş ayarlayalım. Akıllarına estikçe işçi çıkarttırmayalım. Hernekadar:
İdeolojisini, şahsi, sosyal, siyasal, sendikal, sınıfsal mücadelesini, çıkar çekişmelerini, ismini burjuvaya kaptıran kesimse de, bırakalım ona kurban kesimini...
KARAGÖZ ABLA:
Aman keşke kimse sağlamasa hayvan katliamından geçimini ama diğer bütün canlılar, yaratıklar insanların hizmetçisi...
AYKANKA:
Kim yıkabilmiş ki hiyerarşiyi; insanoğlu dünyanın arşidükü. Şimdi tanrı katında gözü!
GENDENKA:
Çekme katı biz alalım denize karşı; mitinglerde patlatalım marşı; çekirge ordusunu gezdirelim çarşı çarşı...
ENDENKA:
Bizim milletin orman geçer içinden; ressam çıkar geçitten; dağ taş tüfekten olsa, uygun adım nehirden...

Patada patada yürümektedir yolda hayal turumuz; egzos dumanıyla sislenmektedir ufkumuz; Genetiği Değiştirilmiş Organizmalarla zehirlenmektedir hem bedenimiz hem ruhumuz. İki başlı dana gururumuz, üç ayaklı horoz onurumuz. Yol kenarında yatan ‘insan+köpek’ çifte standardımız...

KARAGÖZ ABLA:
Ay bu yaratık da ne, hiç görmedim ben böyle şey ömrümde! Bi-takdir-illâhi teâlâ, olabilir mi böyle korkunç bir soy Allah’ın takdiriyle!

HACİVAT:
İnsanın takdiriyle olabilir böyle korkunç bir son. Pek ziyade kibirle dolar GDO’lu pamuktan don!
KARAGÖZ:
Ne renk olsun dedin bizim perdede fon?
AYKANKA:
Aşk rengi olsun mavi pembe arası, fon renklensin, verilsin kahve molası...
ENDENKA:
Resmet aşkı maviyle, en uçuk pembelerle. Ne kalmışsa geriye, kat onları kalbine. Serseriydi merseriydi ama hâlâ yanarım ben o hayırsız Ekrem’e...
GENDENKA:
Gazi olur bir hece, ezilir bütün tümce, ceremesi yazara, esir olur bir hercaî güne!

Aşk da kokar mı GDO’lu parfümlere parfümlere...


Gece güne dönmektedir havaî fişeklerle. Binlerce Dolar havada yanmaktadır gösterişle. Kutlamalar tamam olur mermilerle, arkada birkaç ölüyle. Göğün altında her şey serbesttir insan eliyle. Ne denir bilir herkes gezegenimizin öküzün boynuzuna değen yerine. DESTUR! Hayal turumuz DErgâha Sokulur, TUR parası onluktur. Yaratımız Dilden ESen onurdur. TURa yazıya vurgundur. Yoksa yazara mı? Şeyler dünyasında her şey ele güne karşı süs, şatafatlı bir süs püs. Yaşanır bir sandıkla, Adem insanlara küs. Tevatırdır bu, arkası cümbüş!

KARAGÖZ:
Çüş derim bu kadar parayı havaya savurana. Vurgunu vuran vurana. Seyretmeye duran durana, ağzı açık ayran budalası suratlarla. Hepimizin vursunlar suratına ıslak çorapla...
GENDENKA:
Bundan sonra gezelim perdede kır atlarla. Kanatlı, boynuzlu at geni şaha kalksın GDO’lu kımızlarla!
KARAGÖZ ABLA:
Tırıs tırıs yürüsün, uyusun da büyüsün gen bebeğimiz, hızla yaklaşsın bize Marduk gezegenimiz...
KARAGÖZ:
Biz canımıza egemeniz. Biz arzı resmederiz. Bindiğimiz dalı keseriz. Kıkır kıkır güleriz...
AYKANKA:
Güleriz binlerce gülle yeni seneye; ne kaldı ki şunun şurasında 2012’ye!

ENDENKA:
Gulu gulu deriz tavşan genli, kedi benli binlerce hindiye!
HACİVAT:
Abarttınız iyice. Uydurmayın bilimden öte. Öleceksek ölelim ilimle...
KARAGÖZ:
Benim ilim bundan böyle Marduk. İyi kafiye olur içersem parkta gizli gizli birayı gluk gluk!
HACİVAT:
Sonra boylarsın hapishaneyi buruk buruk. Zaten herkes içerde, adam kalmadı ki davet edeyim, yesinler pilav zerde...
KARAGÖZ:
Hani nerde nerde! Yanında hoşaf var mı yağı buz kese?
KARAGÖZ ABLA:
Aman evde yüz vermezsin hoşafa, lâf edersin bizim sentetik çarşafa. Bütün gün döşenirsin GDO’ya, şaibeli aşılara. İşin düşerse sera hıyarını doğrarsın lâf salatasına...
KARAGÖZ:
Koydun mu Marduk çorbası benim sefertasına?
KARAGÖZ ABLA:
Ya koydum koydum, ben bu Marduk’un içini bir güzel oydum!
HACİVAT:
Fincanı taştan oyduysan, Marduk taşı olsaydı KARAGÖZ ABLA. Ben bu söylentilere hayranım valla.
AYKANKA:
Neden ki? Marduk gelecekmiş diyorlar, emr-i ilahî!
HACİVAT:
Hayranlığım hayal gücüne, bu vesileyle kendi perdemize...
KARAGÖZ:
Artık taşlarım ben senin evini Marduk eliyle. İki sene zamanımız var, meydan okuruz sırasız ölüme!
GENDENKA:
O gelmeden biz GDO’ları gönderelim Marduk âlemine. Seyircimizi kurtaralım, biz çıkalım kerevetine...

O an büyük bir patlama olur. Toz dumana karışır. İnsanlar, hayaller, meyaller kaçışır. Pembe mavi damarlı mermer benzeri taşlar önüne geleni sıkıştırır. İnsan insanla o hengâmede bile lâf yarıştırır. ‘Marduk indi, Marduk indi!’ diye bağrışır. Derken kesif bir kahve kokusu etrafa yayılır. Hemen herkes bu kokuya bayılır. Dağ taş kahve kesilir. Dünya Marduk Kahve Cenneti’ne dönüşür.

Oh der inler hayaller. Nesilden nesile sürer sahneler. Beşibiryerdeli kızlar çekerler halay, eşikte dantel örerken yaşlılar. Şeker pembesi göğe parmak basar çocuklar. Efeler diz kırarlar Zeybek’le. Yeni yaşamlar iner sahillere. Lâ sesinden bebek cilveleriyle, ümitli aşkların yazarı doğar bir eve. Lâtilokum gibi bir sıfat eklenir tüm hayallere.

Yıldızlar yağar üstlerine üstlerine, hepsi GDO’lu. Şeytanın sol ayağına bağlanan dilek çaputları GDO’lu pamuklu...


Ayten Suvak

Her şeye KARŞIN
Edebiyat-Sanat-Düşün dergisi
Sayı:17 Ocak-Şubat 2010

Hiç yorum yok: